Okaliptus Ağacı Sıtma Ağacı 20-40 Cm askılı saksıda
SON RESİM ORJİNALDİR
Okaliptus Ağacı ve Faydaları Okaliptus Ağaç ve Yaprağının Faydaları Okaliptüs, mersingiller (Myrtaceae) familyasından anayurdu Avusturalya olan ve birçok türü bulunan geniş bir ağaç (nadiren ağaççık) cinsidir. Diğer isimleri Sıtma ağacı ve Eucalyptus olarak bilinir. Okaliptus her zaman yeşil bir ağaç cinsidir. Bazılarının boyu 150 m’ye ulaşır. Ender olarak çalı şeklinde bulunur. Çiçekleri beyaz-sarı veya kırmızı renktedir. Meyvesi tepeden 4-5 yarıkla açılan kapsüldür. Odunu sert ve reçinelidir. Yapraklarında uçucu yağ, reçineler, acı madde ve tanen vardır. Uçucu yağı çok miktarda sineol taşır. 160′dan fazla türü vardır. Eterik yağının büyük kısmı Fas, İspanya, Portekiz ve Brezilya gibi ülkeler tarafından temin edilmektedir. Türkiye’de ise Akdeniz ve Ege bölgesinin sahile yakın yörelerinde rahatlıkla yetişebilir. Toplanması ve saklanması Kışın yapraklarını dökmeyen bir bitki olduğu için her zaman yaprakları toplanabilir. Fakat yüksek oranda eterik yağ içerdiği Mayıs-Eylül aylarında toplanması daha makbuldür. Okaliptus ağacının bilinen yararları Ateşi düşürür. Göğsü yumuşatır. Nezlede faydalıdır. Vücudu kuvvetlendirir. İdrar yollarını temizler. Sıtmada oldukça faydalıdır. Astım ve veremde faydalıdır. Yaraların mikrobunu öldürür. Boğaz ve burun iltihaplarını giderir. Nefes darlığı ve öksürüğe karşı etkilidir. Solunum yolları hastalıklarında faydalıdır. Basur memelerinden kaynaklanan şikayetleri giderir. Romatizma ve şeker hastalığı şikayetleri olanlara iyi gelir. Bronşite ve diğer solunum yolları hastalıklarında faydalıdır. Ağız kokularını gidericidir. Bu durumlar için ispirtolu ya da zeytinyağlı eriyikleriyle gargara yapılır. Romatizma ağrıları, kas kasılmaları ve üşütmelerden ortaya çıkan ağrılarda şikayet edilen yere lapası uygulanırAğaç, tek gövdesi bulunan, beslenmeyi ana ve yan köklerden alan en az 4-5 m boyundaki çok yıllık odunsu bitkidir. Toprağa düşen tohumdan en önce fide meydana gelir. Fide bir yıl sonra fidan halini alır. Hücrelerinin çoğalmasıyla dal ve yapraklar, gövde ve kök olarak üç parçadan ibaret bir ağacın küçük bir modeli olur. Her yıl ağacın dallarında ve köklerinde yeni sürgünler çıkarken, gövdede de bir tane yıllık halka meydana gelir. Bu halkalar, ağacın enine büyüyerek yaptığı odun tabakasıdır. Yağışı bol yıllarda, geniş bir halka; kurak geçen yıllarda ise, ince ve küçük bir halka meydana gelir. Bu halkalardan ağacın yaşı kolayca anlaşılabilir. Gövdesinden enine kesilen bir ağaç incelenecek olursa, en dışta kabuk, sonra yıllık halkaları meydana getiren hücre tabakaları ve en içte de öz kısım görülür. Bir ağacın gerçekten canlı olan biricik kısmı, kabuğun altında odunun yüzeyindeki ince bir hücre tabakasıdır. Buna katman doku tabakası (kambiyum, soymuk) denir. Bu tabaka ağacı geliştiren ve büyümesini sağlayan tabakadır. Genç bir ağaca çivi çakıldığında veya ağaç bir dal verdiğinde, çivinin ve dalın yerden yüksekliği hiç değişmez. Bütün canlı varlıklar gibi ağacın da dokularının arasında devamlı bir su dolaşımı olur. Bu su dolaşımının sağlanabilmesi için ağacın devamlı ve yeterli miktarda suya ihtiyacı vardır. Yetişkin bir kayın ağacı, kuru ve sıcak bir günde 250 litre, küçük bir ayçiçeği ise 1 litre su harcar. Okaliptüs ağaçları ise günde ortalama 400 litre su harcadıklarından bataklıkları kurutmada faydalıdırlar. Bazı büyük ağaç türleri ihtiyacı olan suyu 50 metrenin üzerinde bir yüksekliğe çıkmak mecburiyetindedir. Bu hadisede önemli olan birinci kuvvet kılcallık olayıdır. Odun boruları demetlerinde 20 metreye kadar etkilidir. İkinci kuvvet ise, kök basıncıdır. Bu basınç ile ağaçta su 30 metre kadar yüksekliğe çıkarılabilmektedir. Bir diğer önemli kuvvet de yapraklardan suyun buharlaşması (terleme) ile meydana gelen emme kuvvetidir. Buna kohezyon gerilimi de denir. Terlemenin (transpirasyon) büyük kısmı gözeneklerle, az bir kısmı da diğer yüzeylerle sağlanır. Kohezyon kuvveti su moleküllerini birbirine bağlar. Bu gerilim, suyun kopmayan bir sütun halinde yükselmesini sağlar. 100 metreye kadar etkilidir. Sekoya gibi yüksekliği 100 metreyi bulan dev ağaçlarda su tepelere kadar kohezyon kuvvetiyle yükselir. Bir ağaç kendi besinini doğrudan doğruya toprak ve havadan güneş ışığı vasıtasıyla üretir. Bu, hiçbir canlı hayvan vücudunun yapamadığı son derece karmaşık bir hadisedir. Yapraklardaki klorofil denilen yeşil madde sayesinde, havanın karbondioksitinden, güneş ışığı altında fotosentez denilen olay sonucunda kendisi ve diğer canlılara faydalı besinleri meydana getirir. Her yaprak, kendini dışarıya karşı koruyacak çok etkili bir tabaka ile sıkı sıkıya örtülüdür. Hava, yaprakların altındaki çok küçük deliklerden stoma girebilir. Suyun buharlaşması da, yine bu deliklerden (por) sağlanır. Yaprak ihtiyaca göre bu delikleri açar veya kapatır. Ağaç kabuğu çok etkili bir su geçirmeyici zırhtır. Bir ağaç, başından ayaklarına kadar, su buğusunun dışarı sızmasına karşı sırlanmıştır. Ağaçlar günlük hayatta çeşitli ve yaygın olarak kullanılırlar. Kağıt yapımından mobilya yapımına, meyvelerinin besin olarak kullanımından süs ağaçlarına kadar, sayısız kullanım alanı vardır. Ormanlar ise, bir memleketin iklimini ve ekonomisini etkileyecek kadar önemlidir. Eski jeolojik devirlerde yaşamış, bugün nesli tükenmiş dev ağaçlara dünyanın bazı bölgelerinde nadiren rastlanabilmektedir. Ağaçların boyları ve yükseklikleri bir hayli değişiklik gösterir. Boyları üç metreden yüz on metreye kadar; yaşları otuz-kırk yıldan beş bin yıla kadar olan ağaçlara rastlanmaktadır. Dünyanın en yaşlı ve yüksek ağaçlarından olan ve ABD'de Sierra Nevada Dağlarında bulunan sekoyalar (Sequoia) yüz on metre yüksekliğe ve 6-9 m çapa erişebilir. Bunların yaşları da dört bin yılı bulmaktadır. Avustralya'da yüksek boylu ormanlar meydana getiren okaliptus ağaçları da yüz metreyi bulmaktadır. Ağaçların yaşları bir hayli farklılıklar göstermektedir. Son yıllarda dünyanın en yaşlı ağacının higori çamının (Pirus aristata) olduğu belirlenmiştir. Ağaçların gelişmesi için en elverişli şart olan bol yağmur, tropik iklimlerde bolca görülür. Tropikal iklimlerde kurak bölgelerin cüce bitkileri ağaç haline gelir. Fırtınalar, seller, yıldırım, yangın gibi tabii afetler, usulsüz kesimler gibi insanların yaptığı tahripler, bitki hastalıkları, ağaçların en büyük düşmanları olarak sayılabilir. Türkiye'de yetişen bazı ağaçların ömürleri: Meşe, ıhlamur, göknar 1000 yıl Kayın 900 yıl Zeytin 400 yıl Elma, armut 300 yıl Türkiye'de yetişen bazı ağaçların yükseklikleri ve gövde çapları: Ağaç Boyu Çapı Göknar 75 m 3 m Ladin 60 m 2 m Çam 50 m 1 m Kayın 44 m 2 m Meşe 53 m 4 m Dişbudak 30 m 1,7 m